Günümüz şartlarında, haberleşmek ve bilgilenmek için, teknolojik kitle iletişim araçlarını kullanmak vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. İçinde yaşadığımız çağın gereği olarak hepimiz bir biçimde iletişim kurmak zorundayız. Doğal ve yüzyüze iletişimler yanında dijital araçlar ve sosyal medya ortamları da bu amaca hizmet etmektedir. Ne var ki günümüzde haberleşme ve iletişim ihtiyacı, doğal sınırların çok ötesine geçmiş, âdeta bir bağımlılık, bir tutsaklık işlevine dönüşmüştür. Nitekim, kitle iletişim araçları ve teknolojik yenilikler insanın doğal yapısını tehdit edercesine hayatımızın içine girmiş durumdadır. Hepimiz, değişik yollarla gerekli/gereksiz birçok bilgiyle muhatap olmaktayız. Bunca bilgi, zihinlerimizi yormakta, duygu dünyamızı ve değerlerimizi alt üst etmektedir.
İnsan hayatını kolaylaştırmak için üretilen teknolojik araçlar, bir yönüyle hayatımızı kolaylaştırırken diğer yönüyle aşırı ve bilinçsiz kullanım sonucunda insan sağlığına zarar verecek bir niteliğe bürünmektedir. Bu durum yaman bir çelişkiyi de beraberinde getirmektedir: İnsanoğlu kendi eliyle ve kendi iradesiyle yine kendi sağlık ve huzuruna kastetmektedir!? Bilişim teknolojileri ve sosyal medya kullanımı yükselirken insanın sağlığı, duyguları ve değerleri yok olmaktadır.
İnsanın sosyal bir varlık olarak diğer insanlarla iletişim kurmasının doğal bir ölçüsü ve sınırı da olmalıdır. Sınırsız, ölçüsüz ve dengesiz her şey, insanın fıtratına aykırıdır ve doğal hâline zarar verir. Kendisini sanal iletişimlere kaptıranlar başkalarını takip ediyorum derken, kendilerini ve ailelerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadırlar. Nitekim, yine medyadan öğreniyoruz ki kimi internet bağımlıları sağlık sorunları, aile faciaları yaşamakta ve hatta hayatlarını kaybetmektedirler.
Sosyal Medyayı Ölçüsüz/Bilinçsiz Kullanmanın Sakıncaları
1.Yüz Yüze İletişimi Engelliyor!
İnsanlar, yaratılışları gereği, insanca yaşamak ve insanca iletişim kurmak zorundadır. İnsanlarla olabildiğince yüz yüze iletişimi sürdürmek, onlarla dokunarak, sarılarak duygusal temaslar kurmak aynı zamanda bir terapidir. Her insanın sevilmeye, saygı görmeye, sarılmaya ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekir.
2.İnsanı Yalnızlaştırıyor!
Sosyal medya bağımlıları, görünüşte, sanal ortamda birçok insanla yazışıyor veya haberleşiyorlar. Haberleştiği bu insanların önemli bir kısmı da hiç tanımadığı, görmediği insanlardır. Yeni insanlarla tanışmak ve yazışmak, bir yönüyle çok heyecan verici bir durum olarak kabul edilebilir. Ne var ki gerçekte bu insanların birçoğu birer yalnızlık mahkûmudur. Çünkü, sanal ortamlardaki bu sözde dost ve arkadaşlar, özel konunuz veya derdinizle ilgilenmezler.
3.Güvensiz Bir Ortam Oluşturuyor!
Sosyal medya, görünüşte göz önünde olmakla birlikte, gerçekte belirsiz ve güvensiz bir ortamdır. Niyetleri ve nitelikleri belirsiz birçok insan serseri mayın gibi bu bilinmez ortamda sözde iletişmektedir(!). Yine, bu tür güvensiz ortamlar saygı, sevgi ve hoşgörüden uzak neredeyse ön yargılar cehennemine dönüşmektedir. Bireyler, karşılıklı olarak hoyratça sözler sarf ederken kin ve nefret duyguları yükselmekte; edep ve haya duyguları devreden çıkmaktadır.
4.Zaman Öldürüyor!
Zaman olayların geçmişten bugüne gelip geçtiği kontrol dışı kesintisiz bir süreçtir. Sosyal medya adı verilen ortamlar ise, zamanın ve zaman yönetiminin baş düşmanlarıdır. Bilgisayar başına geçen internet tutkunları içlerindeki anlamsız ilgi ve merak duygusunun seline kapılarak saatlerini ve hatta günlerini feda edebilmektedirler. Oysa, zamanın ne kadar kıymetli olduğu açıktır.
5.Düşünme ve Üretimi Engelliyor!
Sosyal medya, çoğu zaman bir izleme ve takip alanı olarak kullanılmaktadır. Sadece kendinizi o akıntıya bırakmanız yetiyor. Bu ise, insanı düşünmekten ve üretmekten alıkoyuyor. Uzun süre enformasyon akıntısına kapılan bir birey, sonrasında istese de düşünme ve üretme melekelerini kullanamaz hâle geliyor. Düşünce sistemi bozulunca, dil becerileri de zayıflıyor. Güya zaman kazanmak adına sözcükler kısaltılıyor, cümleler anlamsızlaşıyor! O bakımdan sosyal medyayı kullanılırken kırk kez düşünmek lazımdır. Başkalarının sanal hayatlarını merak ediyorum diye kendi gerçek hayatımızı karartmayalım!
6.Dedikodu ve Gıybeti Teşvik Ediyor!
Sosyal medya bağımlılığı, aslında bir tür dedikodu ve gıybettir. İnsanların özel durumları da dahil olmak üzere, her şey bu sınırsız ortamda söz konusu edilmekte, her konu üzerinde gerekli gereksiz değerlendirmeler yapılmaktadır. Doğal olarak da yazılanların önemli bir kısmı dedikodu ve gıybete girmektedir.
7.Tembellik, Miskinlik ve Ataleti Arttırıyor!
Enformatik bağımlılar, sosyal medya adı verilen tuzakta sağlıklarını, zamanlarını kaybederken aynı zamanda tembellik batağına da saplanırlar. Uzun süre ekran karşısında oturanlar bir zaman sonra ister istemez tembellik, miskinlik ve atalete düşeceklerdir. Oysa, insan vücudu hareket etmeye ve çalışmaya uygun yaratılmıştır. Hareket etmeyen ve çalışmayan beden ve beyinler, hastalıklara davetiye çıkartır. 8.Korkaklığı Arttırıyor!
Sosyal medya, belirsiz bir ortam olduğu için, her önüne gelen bu sokağa dalmakta, her istediğini yazmaktadır. Gerçek kimlikleriyle toplumda ve ekranlarda görüş ve düşüncelerini açıklayamayan kimileri, ekranların arkasına gizlenerek sahte kimliklerle sosyal medya arenasında cirit atıyorlar. Bu sahtecilik ise, beraberinde korkaklığı da getiriyor. İnsanların yüzlerine söyleyemeyecekleri ifadeleri, sahte kimliklerle, ekranların arkasına gizlenerek korkakça yazıyorlar!
9.Mahremiyeti Öldürüyor/ Özentiyi Arttırıyor!
İnsanların özel ve güzel anlarını, duygularını sevdikleri ve tanıdıklarıyla paylaşmaları normaldir. Ancak, sosyal medyadaki paylaşımlar, normalin çok ötesindedir. Paylaşmak güzeldir ama mahremiyeti değil! Öte yandan aldıkları her yeni eşyayı insanların gözlerine sokmak için paylaşım yarışına girilmektedir. Paylaşılan her fotoğraf, görüntü ve selfie için kimin ne yorum yaptığını merak eden kullanıcı, ekran başına kilitlenmektedir. Sosyal medya ortamları bilgilendirici ve bilinçlendirici olmaktan çok, tahrik edici yönleriyle çocuk ve gençlere mutsuzluk vadetmektedir.
10.İnsanları (A)Sosyalleştiriyor!
Adına her ne kadar sosyal medya denilmişse de ülkemizdeki uygulamaları ve sonuçları itibariyle “sosyal medya” insanları (a)sosyal hâle getiriyor. Sanal ortamda sahte dünyalarla ve sahte dostlarla karşılaşan bireyler, gerçek çevrelerinden kopuyorlar. Uzun süre ekran başında kalan kullanıcılar, insanların arasına karıştıklarında, donmuş bir simayla asosyal bir görüntü vermektedirler. Akılları fikirleri takipçilerinde kaldığı için selamsız sabahsız bir ruh hâliyle aramızda dolaşmaktadırlar. Toplumumuz elinde cep telefonlarıyla yaşayan bir toplum hâline dönüşmeye başladı. Çocuklar ve gençler, cep telefonlarını adeta sevgilileri gibi yanlarından ayırmaz duruma geldiler.
Sonuç olarak anne ve babalar çocuklarına daha fazla zaman ayırmalı, nitelikli birlikte zaman geçirmeyi önemsemelidirler. Çocuklara ve gençlere internet başta olmak üzere enformatik teknolojiler hakkında bilgi ve bilinç kazandırılmalıdır. Eğitim kurumları çocuklara duygu, düşünce, değer ve davranış açılarından yeterli eğitimleri verebilmelidir. Başarı, dinginlik ve enerji ister. Enerjisi sosyal ağlarda harcayanlar, çalışmak ve başarılı olmak için zaman ve derman bulamazlar. O bakımdan sosyal medyayı sınırlı ve ölçülü kullanmakta büyük yarar vardır.