Ülkemiz, yeryüzünün en önemli, güzel ve aynı zamanda sorunlu bir coğrafyasında yer
almaktadır. Türklerin Anadolu’ya geldiği tarihten bu yana sayısız savaşlar ve zorluklar
yaşanmış ve yaşanmaya devam etmektedir. Ülkemiz ve coğrafyamız için, dış tehditler bitmedi
ve bitmeyecek de. Çünkü birçok emperyal devlet, buranın güzelliklerini ve zenginliklerini elde
etmek istemektedir. Bu nedenle bugüne kadar büyük bedeller ödenerek gelinen bu noktada
keyfilik, tedbirsizlik ve tembellik yapma lüksü yoktur. Alınacak her türlü kararda, yapılacak iş
ve işlemde bunları göz önüne almak bir zorunluluktur. Her daim uyanık ve aynı zamanda bir
ve beraber olmak zorundayız. Bunun için de toplumsal huzur ve barışımız sağlam olmalıdır.
Aksi halde önemli sorunların karşımıza çıkacağını unutmamalıyız.
Nitekim yapılmış ve yapılmaya devam eden hatalar nedeniyle, en yüce varlık olan insanlarımız
canlarına kıymakta ve türlü sorunlar yaşamaktadırlar. Sorunlardan bazılarını sıralamak ve
kendimce çözüm önerilerimi bilgilerinize sunmak istiyorum.
Ülkemde yokluk, gelir dağılımı uçurumu, baskı ve farklı nedenlerle ne yazık ki intihar
edebilecek kadar çaresizlik içinde olanların varlığı hepimiz için çok acı veren bir durumdur.
Kimi işletmeler ekonomik sıkıntılara karşı korunurken, kimi işletmelerin batmalarına adeta göz
yumulmakta ve bu durum, istihdam alanında daralmalara ve ekonomik buhranları
derinleştirebilecek gibi görünmektedir.
Kamuda ise, özel sınıflar oluşturularak son yıllarda yüksek maaşlar furyasına başlandı. Bu
kişilerin hangi alanda uzman olduğu bilinmemekle birlikte (her kurumda uzman vb unvanlar)
bu ünvan ile yüksek maaşlar verilmektedir.
Bu durum kurumların içerisinde önemli rahatsızlık ve huzursuzluğa yol açmakta ve devletin
adalet anlayışına olan güvenini zedelemekle kalmayıp, korkarım ki sosyal patlamalara yol
açabilecek gibi görünmektedir. Abdurrahman Dilipak “Devlet’miş!” yazısında önemli
tespitlerde bulunarak “…devlet meşruiyetini kaybeder ve milletin başına bela olursa, o milletin
düşmana ve başka belaya ihtiyacı yoktur…” Diye belirtmektedir.
İşsizliğin resmi rakamlara göre bile yaklaşık%15 lere varması işsizliğin ciddi sorunlara yol
açacağı düşünülmektedir. Akaryakıt, elektrik, doğalgaz başta olmak üzere hemen her ürüne
yapılan zamlar, buna karşın çalışanlara yapılan ücret artışlarının düşüklüğü, asgari ücretle
çalışanların yaşam mücadeleleri giderek önemli sorunlara yol açacağı, İstanbul ve Antalya’da
ki iki ailenin siyanürle intihar etmeleri, ilk belirtiler gibi görünmektedir.
Cihan Aktaş şöyle demektedir: “Fatih’te yoksunluk yüzünden intihar eden dört kardeşin içine
düştüğünden daha ağır bir yalnızlık düşünülebilir mi?
Rezidans yalıtımı,beton sağırlığı,soğuk bürokrasi ve kibirli öğütler…Gururlu yoksunlar için
insanlık, komşuluk, akrabalık nasıl da boş kelimelere dönüşebiliyor!”
Milletin derdi ile dertlenmesi gereken; siyasetçi, bürokrat, vali, kaymakam, belediye başkanları
ve ilgili STK’ların dikkatine önemle arz ederim. Zira her seçilmiş ve atanmışın asli görevi,
ülkesine ve vatandaşa hizmetkâr olmasıdır. Görkemli makam odaları, lüks araçlar, israf
düzeyindeki harcamalar, topluma tepeden bakmalar, ciddi bir sorun haline gelmektedir.
Liyakat, ehliyet ve adalet kavramlarını her yazımda ısrarla vurgulamaya çalışıyorum. Zira 14.
Yüz yılda yaşamış İbn-i Haldun dâhil birçok bilim insanı, ülkelerin kurtuluş reçetesi olarak bu
kavramları kullanmaktadır. Ne yazık ki her biri Kaf Dağının arkasında olan kimi yöneticilere ulaşıp derdini aktarmak ve insan muamelesi görmek, neredeyse imkânsız bir hal almıştır. Tüm sorunlar için yönetim yerine “Yönetişim” kavramı ile ve ayrıca hizmet verilen kesime “açık kapı” sistemi ile Kaf Dağının da ortadan kalkacağını önemle belirtmek isterim. Her memur, işçi, vatandaş sorunu ile ilgili, her kademedeki yöneticiye rahatlıkla ulaşabilmelidir. Unutulmamalıdır ki üst düzey yöneticilere ulaşma isteği, keyfi değil çözüm üretilmeme nedeniyle olduğu, yani alt kademedekilerin sorununa risk alarak çözüm getiremediğindendir. Kamu ve vatandaş yararına, risk almanın da bilinci ve güveni verilmesi halinde, üst düzey kapıları aşındırmaya ihtiyaç da kalmayacaktır.
Ülke ve millet yararına iş yapma isteği ve çabası olan kimi yönetici, çalışan ve STK’lara türlü zorluklar çıkarılmaktadır. Bu durum ülke adına sürdürülebilir değildir. Başarılı ve görev aşkıyla görevini sürdüren kimi yöneticiler (arkaları olmadığı veya eski köye yeni adet getirdiği için) görevinden alınmakta ne yazık ki yerlerine nitelik olarak çok daha düşük yöneticiler atanmaktadır. Bu durum; kamuda, belediyelerde ve hemen her kurumda sıradanlaşmaya başlanan konular haline gelmiş durumdadır.. Örneğin tarihçi Murat Bardakçı’nın yazısına konu olan “İstanbul’un en başarılı kütüphane müdürünü görevinden alıp Mezarlıklar Müdürlüğü’ne “bilgisayarcı” yaptılar!” Diye üzülerek belirtmektedir. Bu kararın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce alınan kararlardan olduğu da aynı yazıda belirtilmektedir. Kuşkusuz bu ve benzeri örneklere hemen her kurum ve belediyelerde ne yazık ki rastlanmaktadır. Bu durum, devlet ve millet için önemli sorunlara yol açmakta olduğunu hemen her ortamda şahit olabilmekteyiz. MEB’de, Tarım ve Orman Bakanlığı’nda, Sağlık Bakanlığı’nda ve daha nice kurumda “Müşavir, uzman, araştırmacı” adı altında tecrübelerinden faydalanılamayan çok sayıda deneyimli yöneticilerin varlığı büyük bir israftır.. En önemli israf bilinmelidir ki “insan İsrafı”dır.
Kimi yöneticiler de atandığı kurumu adeta ebediyen sadece kendisi için bir hakmışçasına görebilmektedir. Haklı bir nedenle bile görevden alındığında devlete ve millete düşman olabilmektedirler. Tüm bu sorunların ortadan kalkması için tedbirlerin alınması, atama ve yükselme ile görevden alınma kriterlerin ölçülebilir, anlaşılabilir, somut temellere dayanması gerekmektedir.
Yukarıda belirtilen ve belirtilemeyen sorunların çözümüne yönelik bazı çözüm önerilerimi bilgilerinize sunmak isterim. 1. Tüm atamalar, liyakat, ehliyet ve adalet ilkeleri doğrultusunda yapılmalıdır. Torpil ve kayırmacılık ortadan kaldırılmalıdır. Her iktidar, bakan veya belediye değişiminde genel müdür ve üstü hariç, yöneticiler ve çalışanlar ile somut ve haklı bir neden olmadan görevden alınmamalıdır. Alınma gerekçeleri açık ve somut delillere dayandırılmalıdır. İşinin ehli olup, gerçekten görevini hakkıyla yapanlar devam edebilmelidir.
2. Kamu başta olmak üzere her türlü israf önlenmeli, tüketim azaltılmalı, üretim teşvik edilmelidir.
3. Gelir dağılımı- maaş uçurumuna acilen kısa, orta ve uzun vade planları yapılmalı ve gerekli önlemler alınmalıdır. Aksi halde bu durum ciddi sorunlara yol açabilecektir.
4. Şehrinde, kurumunda, işletmesinde insanlık dışı kötü muamele, açlık ve zorunlu ihtiyaç sorunları, imkânsızlıklardan intihar, barınma sorunu vb. Sorunların acilen giderilmesi. Sorunlardan habersiz, duyarsız ve bu sorunlara neden olan ilgili ve yöneticilere ceza, farkında olup çözüm üretenlere de ödül sistemi konmalı ve torpile izin vermeksizin uygulanmalıdır. “Benim adam” basiretsizliğinden vazgeçilmelidir.
5. Adalete olan güvenin üst düzeylere çıkması için her türlü çalışma desteklenmeli ve bu yönde tedbirler alınmalıdır. Hak arama isteklerinin önünde hiçbir engel olmamalı, kısa sürede ve hakkaniyetle sonuçlandırılmalıdır. Daha açık söylenmesi gerekirse “güçsüz haklı, güçlü haksızdan” hakkını alabilmelidir.
6. Ülke çapında, siyasi, etnik, dinsel(mezhepsel vb) temelli ayrımcılık dili yerine “Birlik ve beraberlik” dili kullanılmalı ve sağlanmalıdır. Birlik ve beraberliği zedeleyecek ayrımcı tutum, davranış ve sözler söyleyene cezai yaptırımlar uygulanmalıdır.
7. Dürüstlük, ahlâk, erdem, sevgi, saygı, adalet gibi toplumu var eden kavramlar; aile, okul, çalışma ve toplumsal hayatın her alanında olacak şekilde tedbirler alınmalıdır.
8. Emekçi, esnaf ve sanayici başta olmak üzere vergilerde adil olunmalı, insanları üretim için yatırım yaptığına pişman etmemelidir. Vergilerde kaçaklar önlenmeli. Yapılan düzenleme ve yaptırımlar yasal olmayan yollara yönelmeye teşvik edecek boyuta getirilmemelidir.
9. Hiçbir işveren/ işveren vekili, yönetici ve çalışan bir başka çalışana kötü muamele yapma hakkına sahip değildir. Bu, ulusal ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası yasalarda suç olup kişilerin ego tatmini dışında hiç bir fayda da sağlamayacaktır. Bu tür hastalıklı kişilere kesin ve caydırıcı yaptırımlar getirilmesi, tedaviye alınması ülkenin huzurlu ve güvenli çalışma hayatı için bir zorunluluktur.
Bu yazı ile ülkeme ve milletime olan sevdam nedeniyle, içinde bulunduğum iş ve koşullarda yaptığım tespitler ışığında uyarı görevimi yapmak amaçlı olup, siyasi ya da politik bir hesabımın olmadığını özellikle belirtmek isterim. Saygılarımla.
İsmail Akgün
Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği (MEYAD)
Genel Başkanı, Eğitimci, Yazar, Mobbing Bilirkişisi